Dolar 34,8876
Euro 36,7362
Altın 3.007,66
BİST 10.058,63
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 9°C
Çok Bulutlu
İstanbul
9°C
Çok Bulutlu
Cum 10°C
Cts 11°C
Paz 9°C
Pts 10°C

The Legend of Zelda: Echoes of Wisdom – İnceleme

Sonunda teşrif ettiniz prenses!

The Legend of Zelda: Echoes of Wisdom – İnceleme
7 Ekim 2024 18:56
82

Bütün bir seriye adını veren prenses sonunda kontrolü almamıza izin verdi… Bir iki yan oyun haricinde ana seride Link ile oynuyor ve genellikle Zelda’yı kurtarma görevinde oluyorduk. Öyle ki seri hakkında bilgisi olmayan insanlar (bir zamanlar ben de) Link’i Zelda zannediyorlardı haklı olarak. Dolayısıyla Echoes of Wisdom’a bu anlamda özel bir oyun diyebiliriz. Zelda, Link gibi savaşamıyor; kendisi daha çok “kalem kılıçtan keskindir” düsturuna sahip. Bunca zaman neredeymiş diyeceğim de kurtarılmayı bekliyordu genelde tabii. Her neyse, Zelda’nın oyuna adını da veren zekasıyla -tabii sizin zekanız da eklendiğinde- yapabileceğiniz şeylere şaşırmaya hazırlanın!

Biraz da siz kurtarıcı olun prenses…

Echoes of Wisdom, 2019 yapımı Link’s Awakening ile birebir aynı görsel yapıya sahip. Minyatür bir Breath of the Wild ya da Tears of the Kingdom olarak da düşünebilirsiniz. Hyrule’un tanıdık bölgelerinde, tanıdık ırklarla çevrili bir şekilde başlıyoruz maceraya. Hatta Link olarak başlıyoruz, Link yine tutsak olan Zelda’yı kurtarıyor ama bu sefer de kendisi karanlıklara çekiliyor, onu kurtarmak da Zelda’ya kalıyor. Karanlıklar dediğim de, Hyrule’un her yerinde irili ufaklı boyut kapıları açılıyor ve insanları içine çekiyor. Bu kapılardan Hyrule’un karanlık bir versiyonuna geçiş yapıyoruz. Amacımız tabii ki de Hyrule’un dört bir köşesinde açılmış büyük kapıları kapatmak ve içeri düşen insanları (ha, bir de Link’i!) kurtarmak.

Hyrule’u karanlıktan temizleme görevinde Zelda’ya Tri adında bir ışığımsı varlık yardımcı oluyor. Tri’nin Zelda’ya sağladığı çeşitli büyülü güçler var, bunlardan ilki eşyaların kopyasını yaratabilme gücü. Masa, yatak, kutu, ağaç, taş, örümcek, yılan…. Hepsini yazsam koca bir paragraf tutar herhalde. Oyun boyunca karşılaşıp kopyalamayı öğrendiğiniz obje ve yaratık sayısı çok fazla. Bunların oluşturacağı kombinasyonları da düşündüğünüz zaman ortaya inanılmaz bir çeşitlilik ve yaratıcılık alanı çıkıyor. Nintendo yine en güçlü olduğu alanlardan birini konuşturmayı başarıyor: Oyuncuya çeşitli oyuncaklar veriyor ve onları istediği gibi kullanması için tamamen serbest bırakıyor. Hani Breath of the Wild ve Tears of the Kingdom’ın açılışında, mağaradan alabildiğine geniş bir dünyaya ilk kez adımımızı atarız ve oyunun adı bizi karşılar, oyun bize “Bu dünya senin, istediğin yere git, istediğini yap” der ve elzem bilgiler dışında hiçbir ipucu vermez ya, işte Echoes of Wisdom da aynı şekilde. Elimize eşyaları veriyor, diyor ki “Bak bunları böyle arka arkaya kullanarak kendine çözümler yaratabilirsin. Mesela şu masa ve kutuyu yan yana koy ve o ulaşamadığın yere zıpla ama nesneleri sınırlı sayıda kopyalayabileceksin. Ona göre planlarını yap. Hadi iyi eğlenceler!” Bir yerde tıkanıp kaldınız mı, önünüzdeki bulmacayı bir türlü çözemediniz mi? O zaman biraz daha düşünecek ve farklı kombinasyonlar deneyecek, probleme başka açılardan bakacaksınız zira çözüm aslında elinizdeki objelerde yatıyor (Ya da çok sıkılırsanız Youtube’a başvuracaksınız, aaaah ah, eskiden Youtube mu vardı? :P).

İhtimaller denizinde boğulalım prenses

Oyun aksiyondan ziyade bulmaca çözmeye ağırlık veriyor, bulmacaları da BotW ve TokK’daki shrine’lar gibi düşünebilirsiniz. Eşya kopyalama haricinde ilerledikçe açılan başka güçleriniz de olacak. Kendinizi bir nesneye (ya da yaratığa) bağlayıp hareket ettirebilme gibi örneğin. Shrine’larda elinizdeki güçleri kullanarak bulmacaları birçok farklı yoldan çözebiliyorduk, burada da aynı şekilde. Bir bulmacanın tek bir çözümü yok. Hatta bazı oyuncular öyle şeyler yapmış ki “Oha bu da yapılabiliyor muymuş!” diye şaşırıp kaldım açıkçası. Zibilyon tane nesneyi nasıl kullanacağınız tamamen sizin yaratıcılığınıza bırakılmış. Oyunda bir noktada haritayı daha hızlı arşınlayabilmek için atınız da oluyor ama ata gerek olmadan gayet hızlı gidebileceğiniz bir dolu yol var. Çözmesi size kalmış 🙂

Aksiyon kısmındaysa, istediğiniz zaman kısa süreliğine Link’in güçlerini kullanabildiğiniz bir forma dönüşüveriyorsunuz çünkü Zelda fazla pasifist bir prenses. Link’in ünlü kılıcını veya okunu kullanarak düşmanları pataklama şansınız var ama bu özelliği kısıtlı bir süre için kullanabiliyorsunuz, dolayısıyla stratejik düşünerek kullanmakta yarar var. Bunun dışında düşmanları Zelda ile bertaraf etmek isterseniz oyun bir anda Pokémon’a dönüşecek. Öldürdüğünüz her türlü yaratığı kopyalamayı öğrendiğiniz için oyunda ilerledikçe elinizde bir dolu yaratık olacak ve hangisini ne şekilde kullanacağınız yine tamamen size kalmış. Uçan yaratıklar mı var, o zaman mızrak atan bir canavar çıkarın! Ya da taş fırlatan ahtapotumsu yaratıkları üst üste dizerek mini bir taret oluşturun. Çıkardığınız yaratıklar fazla mı yavaş? Onları bağlama gücünüzle direkt kontrol ederek darbelerden kaçmalarını sağlayın. Ya da yere mayın döşeyin, düşmanı mayının dibine “taşıyın.” Ya da düşmanın suya düşmesini “sağlayın.” Ya da… Anlayacağınız, seçenekleriniz o kadar fazla ki, keşfedip “Aaa bunu da yapabiliyorum demek ki!” demesi ayrı keyifli oluyor. Burada ufak bir tavsiye vereyim, öğrendiğiniz her şeyin açıklamasını menüden okuyun mutlaka. Ne işe yaradığı hakkında ipuçları oluyor çoğunda.

Her taşın altına bakalım prenses

Hyrule halkı da sizden pek çok şey isteyecek bu arada. Bazıları “Şöyle şöyle bir şey varmış, çok görmek istiyorum!” diyor mesela ve kopyalamayı öğrendiğiniz bir şeyse hop diye önüne çıkarıveriyor ya da öğrendiğinizde geri geliyorsunuz. “Benim oğlana şu balığı götür” diyenler de oluyor, elinizde bir nesne varken zıplayamadığınız için de balığı tepedeki oğlana ulaştıracak bir yol bulmaya çalışıyorsunuz mesela. Buna benzer irili ufaklı yan görevler, mini oyunlar, haritada keşfedilecek bir dolu sandık bulunuyor. Ayrıca bazı taşların altından para çıktığından kelimenin gerçek anlamıyla her taşın altına bakmak da isteyebilirsiniz. Yani Zelda oyunlarındaki klasik keşfi ödüllendirme sistemi Echoes of Wisdom’da da gayet yerli yerinde. Minyatür gözükmesine rağmen haritası da epey geniş ve dolu üstelik.

Oyunun genel tatlılığı, yaratıcılık alanında verdiği özgürlük ve oynanabilirliği, “saf Nintendo eğlencesi” başlı başına övgüleri hak ediyor zaten. Ancak yüzümü ekşitenler arasında ilk sırada envanter sistemi geliyor; her seferinde zibilyon tane nesne arasından seçim yapmak gerçekten yoruyor. Her ne kadar “sık kullanılanlar, en son alınanlar” vs şeklinde sıralamak hayat kurtarıcı olsa da, sık sık farklı nesneler kullanmak gerektiği için o kadar şey arasında aradığınızı bulmak tempoyu çok yavaşlatıyor. Bir de bu ekşilik biraz bana özel ama oyunlarda bulmaca çözmekten pek hoşlanmadığım ve çabuk sıkıldığım için bazı bulmacalar sabrımın sınırlarını zorlamadı desem yalan olur. Açık sözlüyümdür, pek yaratıcı da sayılmam şimdi hani. Buna az önce bahsettiğim arayüz sıkıntısı da eklendiğinde benim için ekşilik biraz arttı tabii. Ama siz elinizdeki belirli lego parçalarıyla harikalar yaratabilen o özendiğim insanlardansanız ve bundan keyif alıyorsanız, Echoes of the Wisdom tam size göre diyebilirim rahatlıkla.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.