The Rise of the Golden Idol – İnceleme
Bu idol çağın en büyük keşfi mi, laneti mi?
Son birkaç yılın en orijinal, en başarılı bulmaca oyunlarını düşünüyorum da, gerçek anlamda sadece iki isim ön plana çıkıyor. Bunlardan ilki Lucas Pope’un inanılmaz yaratıcı, hayranı olduğum oyunu Return to the Obra Dinn, diğeri ise hiç beklenmedik anda ortaya çıkan ve bizi adeta yepyeni bir bulmaca oyunu türüyle tanıştıran The Case of the Golden Idol.
Lucas Pope Obra Dinn’in devamını getirmedi, getirse ya da benzer türde bir oyunla daha karşımıza çıksa şahane olurdu. Ama Color Gray Games üretkenliğini gösterdi ve The Case of the Golden Idol’dan yalnızca 2 yıl sonra karşımıza devam oyunuyla çıktı. The Case of the Golden Idol’ı sevdiyseniz The Rise of the Golden Idol’a bayılacaksınız, o kadar söyleyeyim. Ha ben The Case of the Golden Idol oynamadım ki diyorsanız da size küçümser ve “cık cık cık olur mu hiç öyle şey” der gibi bir bakış attıktan sonra “bu yeni oyunu oynamak için öncesini bilmenize zaten gerek yok ki” diyerek yine de ikna etmeye çalışacağımı bilin.
The Rise of the Golden Idol bizi ilk oyunun 300 yıl sonrasına götürüyor ki bu ciddi bir zaman sıçrayışı. Hikayenin merkezinde yine Golden Idol var ama bu sefer 1970’li yıllardayız. Arabayla sinema izlenen, hippilerle dolu, televizyonlarda açık artırma programlarının yayınlandığı zamanlar. Oyunda her biri içinde 3 veya 4 farklı sahne ve hikaye içeren 5 ayrı bölüm var ve bunlar bizi bazen bir hapishaneye, bazen bir bahçeye, bazen bir TV stüdyosuna, bazen de deney laboratuvarlarına götürüyor. Hikayenin geneli hakkında çok bir şey söylemek istemiyorum çünkü ilk oyunda olduğu gibi bunda da hem parçaları kendiniz bir araya getireceksiniz, hem de sürprizlerle dolu bu hikayeyi açık etmek istemem.
Ama şu kadarını söyleyebilirim, oyunda çok ciddi bir zorluk eğrisi var. İlk hikayeyi çözünce “aa ne kolaymış” diyor, üçüncü hikayeye geldiğinizde ise artık final anında hikaye parçalarını bir araya getirip çözümü bulmaya çalışırken saç baş yolmaya başlıyorsunuz. Git gide zorlaşan ama çözümüyle birlikte de müthiş bir başarı duygusu yaşatan bir oyun The Rise of the Golden Idol.
İlk oyuna göre arayüzde önemli değişiklikler yapılmış. Örneğin artık sahnedeki farklı yerlere tıklayarak cümleler üzerinden kelime avı yapmıyoruz, bunun yerine bir yere tıkladığımızda oradaki kelimeler otomatik olarak kelime tablosuna kaydediliyor. Yani tıklama sayısı önemli ölçüde azaltılmış. Bu oynanış açısından kolaylık sağlasa da bazı yerlerde tabloya gelen kelime ile o eşya arasındaki bağı fark edemeyince hafiften bir zorluk da yaratmıyor değil. Mesela bulmacalardan birinde Bo kelimesini bulduğumu ama nerede kullanacağıma dair zerre fikrimin olmadığını fark ettim, tek tek sahnedeki her yere tıklayarak o kelimenin nereden geldiğini bulmaya çalıştım. İlk oyunda ise bu kelimeler cümlede bağlam içinde kullanılmış olduğu için kafanızda daha net yer ediniyordu.
İlk oyunda çoğunlukla birbirinden vahşi cinayetler çözüyorduk, bu sefer de çeşitli ölümler var ama bunun dışında çok yenilikçi farklı bulmacalar çözdüğümüzü söyleyebilirim. Mesela birinde açık arttırmadaki objelerin orijinini, hangi sırayla kimler tarafından satın alındıklarını bulmaya, diğerinde bir dans rutinindeki (ki bence oyunun en orijinal bulmacalarından biri buydu) gizli mesajı çözmeye çalışıyorsunuz.
Büyük resim ise Idol’ün ne işe yaradığını, ne amaçla kullanılmak istendiğini, kullanımının ne gibi sorunlara yol açtığını bulmanızla sonuçlanıyor. Oyunun başladığı noktada bitme olayına ise bayıldım, hikaye gerçekten de son ana kadar merak ettirdi, merak ettirdi ve çok güzel bir şekilde bağlandı.
Rise of the Golden Idol yalnızca dil becerilerinizi değil, dikkatinizi de ölçen cinsten bulmacalara sahip. Sahnede gördüğünüz her şey aslında bir ipucu ve en alakasız görünenler bile bazen hikayeyi çözmek için büyük önem taşıyor. Örneğin bir kızın çantasındaki rujun rengi, bir diğer adamın valizindeki düğmeler, bir patronun üzerinde taşıdığı lavanta kokulu parfüm, bir laboratuvar bilekliği. Bölüm sonundaki hikaye parçalarını birleştirmeye çalıştığınız kısımda panele doğru isimleri, doğru sıfatları ve doğru fiilleri yerleştirmeye çalışırken en ufak bir ipucunu bile gözden kaçırmamanız gerekiyor.
Bir bölümü bitirdiğinizde bu sefer de o bölümün sonuna dair genel bir bulmaca paneli doldurmanız gerekiyor ki bence bölümlerin kendisinden de zor olan kısımlar buraları. Çünkü hem o bölümdeki 4 veya 5 sahnede neler olduğunu tekrar bir gözden geçirmeli, sahneleri tamamladığınızda ortaya çıkan bilgilere, tarihlere, detaylara göz atmalı ve hikayenin o kısmını yazmalısınız. Hele artık oyunun en sonuna geldiğinizde tüm oyun boyunca öğrenmiş olduğunuz parçaları bir araya getirmeniz gerekiyor. Ben oyunun önemli bir kısmında not ala ala ilerledim, bana oyun dışında da not tutturan oyunları ayrı seviyorum açıkçası.
Rise of the Golden Idol gerçekten de muazzam bir oyun. Bulmacaları çözerken bir yandan da “böyle bir bulmaca akıllarına nasıl gelmiş olabilir ki” diye hayran kaldım çoğu zaman. Benzer bir düşünceyi Obra Dinn’de de yaşamıştım. Bu tür bulmacaları düşünmek ve hayata geçirmek gerçekten de büyük emek istiyor. Oyunu tamamlamam yaklaşık 13,5 saat sürmüş ki bıraktığım zamanlarda bile aklım “acaba o bulmaca nasıl çözülecek” diye fırıl fırıl çalışıyordu 🙂
Ama tabii demiyorum ki Rise kusursuz bir oyun. Mesela oyunda tarihler de önemli rol oynuyor ama bazı paneller size tarih sırasız olarak sunuluyor. Bunlarda ipucu olarak verilen atıyorum takvim, not vs gibi şeylere ekstradan dikkat etmeniz gerekiyor. Bir olayın diğerinden önce olduğunu düşündüğüm için kafamın karıştığı ve o bölümün son bulmacasını çözmekte baya zorlandığım oldu mesela.
Ya da ilk oyunda da olan bir sorundu bu, bazı isimleri veya olayları hatırlamak için ilk ekrana dönüp eski bulmacaları açıp oradaki tablolara bakmanız gerekiyor. İleriki bulmacaları da etkileyen isimler, objeler, kurallar vs bir yerde toplu olarak dursa ve referans olarak bunlara başvurabilseydik gereksiz “ileri-geri” yapmak zorunda kalmazdık.
Ama işte geneli düşününce bunlar kelimenin tam anlamıyla devede kulak. Rise of the Golden Idol akılda kalan karakterleri, nefis hikaye kurgusu, çarpıcı grafik tarzı ve gerçekten de beyin yakacak kıvamdaki mantık bulmacalarıyla türünün en iyilerinden biri. Color Gray Games ilk oyun için 2 DLC sunmuştu, Rise için ise dört tane DLC planlamışlar. Bizi bu DLC parçalarında ne gibi çılgınlıkların beklediğini şimdiden acayip merak ediyorum.
Peki Türkçesi nasıl bunun? Oyunun bana yollanan kopyası inceleme kopyasından da öncesiydi, Color Gray TGA adaylıklarına yetişmesi için TGA jürisi olan yayın organlarıyla oyunun özel bir kopyasını paylaşmıştı. Bu kopya inceleme kopyasıyla tamamen aynı olacaktı ama ufak bir farkla, dil destekleri yoktu. Yani bu yüzden oyunu İngilizce oynayarak bitirmiştim. Ancak oyunun çıkışı sonrasında Türkçe desteği eklenince çözmüş olduğum hikayeleri okudum ve şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki çevirisi gerçekten çok iyi olmuş. Ceren Coşar, Fatma Kamer Karakuş, Efe Aydın ve Pelin Yılmaz’a ellerinize sağlık diyorum. |