Darısı Bizim Başımıza: Singapur’da Nasıl Herkes Kolayca Ev Sahibi Olabiliyor? (Devletin Çok Mantıklı Bir Amacı Var)
İlginçlikler ülkesi Singapur’dan bir görülmemiş bilgimiz daha var. O da ev sahibi olmanın vatandaşlık hakkı gibi olması.
Singapur’da insanlar çok uygun fiyata ve koşullara ev sahibi olabiliyor.
Neredeyse bütün vatandaşların kendi evlerine sahip olduğu bu sistemin sırrı ise hükûmetin uzun vadeli sosyal hedeflerinde gizli. Darısı bizim de başımıza diyeceğiniz detaylara inelim.
Altında yatan önemli bir politika var: Toplumun temelini sağlamlaştırmak
Hükûmet ev sahibi olmaya finansal yatırım olarak bakmak yerine, toplumun huzurunu ve düzenini sağlayan araç olarak görmeyi tercih ediyor.
Ev sahibi olmanın asıl amacı, bireylerin kendi yaşam alanları kurmaları, geleceğe yönelik planlar yapmaları ve yaşadıkları bölgeye aidiyet duygusu sağlamak.
Hükûmet, bu aidiyet duygusunun toplumsal dayanışmayı ve bağlılığı artırdığına da inanıyor.
Bir kişi, sadece dört duvarın değil aynı zamanda yaşadığı çevrenin de sahibi oluyor. Bu sayede hem toplumsal istikrar güçleniyor hem de sosyal sorunların önüne geçiliyor.
Uzun vadeli bir yatırım olarak görülmesinin en önemli sebebi ise ev sahibi olmanın bireylerde güven duygusu oluşturması. Çoğu insan için bir eve sahip olmak, ekonomik olarak “emniyet ağı” oluşturuyor.
Hâl böyle olunca insanlar gelecekleri hakkında endişe duymadıkları için sosyal uyum artıyor, farklı gelir gruplarının bir arada yaşadığı toplumsal düzenler daha başarılı bir şekilde sürdürülebiliyor.
Nasıl ev alabiliyorlar?
1964’te kurulan Halk İçin Ev Sahipliği Planı (HDB), Singapur’un toplu konut projelerinin arkasındaki en önemli kurumlardan biri. HDB’nin amacı, halkın uygun fiyatlarla konut sahibi olmasını sağlamak.
Öyle ki bu konutlar sübvanse edildiği için vatandaşlar, özel sektördeki fiyatlardan çok daha uygun maliyetlerle ev sahibi olabiliyorlar.
Üstelik bu projelerde hedeflenen sadece “bir ev vermek” değil; Singapur’da farklı kültürlerden ve etnik gruplardan insanların bir arada yaşayabileceği bir ortam yaratmak.
Ev sahipliğine katkı sağlayan birikim fonları da var.
Singapur’da çalışanların zorunlu olarak katkı sağladığı Central Provident Fund (CPF), aslında bir emeklilik fonu olarak tasarlanmış. Ancak bu fonun bir güzelliği var: Bireyler, ev sahibi olmak için de CPF birikimlerinden yararlanabiliyorlar.
Ev almak isteyen biri, biriktirdiği fonları HDB konutları için harcayabiliyor. Böylece kira ödemek yerine, her ay CPF katkıları ile kendi evinin sahibi oluyor. Bu sayede insanlar emeklilik dönemlerinde bile güven içinde yaşayabilecekleri bir eve sahip olabiliyor.
Singapur’da konut piyasası, kamu ve özel sektör olarak ikiye ayrılmış durumda.
Ayrım sayesinde aslında farklı gelir gruplarına hitap eden konut çözümleri sunulabiliyor. Kamu konutları daha uygun fiyatlarla halka sunulurken, özel konut piyasası daha yüksek gelirlilere yönelik. Bu model, herkesin kendi bütçesine göre bir ev bulabilmesini sağlıyor. Ayrıca toplumdaki gelir dengesizliklerinin etkisini azaltıyor ve sosyal adaletin korunmasına katkıda bulunuyor. Yani yine her detay düşünülmüş.
Tabii ki bazı kanunlar da var.
Tüm arazinin devlete ait olmasından bireyler aslında araziyi sahiplenmiyor, devlet vatandaşlara arazinin kullanım hakkını veriyor.
Eğer turist ya da çalışmak için gittiyseniz mülkü satın alıyorsunuz ama kiralamış gibi de oluyorsunuz ve bu kiralama süresi genellikle 99 yıl oluyor. Birey öldükten sonra ev yine devlete kalıyor. Böylece devlet arazi üzerindeki kontrolünü devam ettirirken diğer vatandaşlarına ev sahibi olma imkânı da sağlamış oluyor.
Devlet Arazileri Yasası’ndaki şartları karşılayan bazıları için ise durum farklı ve ebediyen mülk edinebiliyorlar. Araziye süresiz sahip oluyorlar.
99 yıla kadar zaten kim öle kim kala diye düşününce bu yaşam biçiminin bizde de olmasını istemek çok mu?